CLICK HERE FOR BLOGGER TEMPLATES AND MYSPACE LAYOUTS »

19 Ağustos 2009 Çarşamba

ebruli günler



ebuş sultan anne ve babasıyla tatile gidince kızım onu çok özledi haliyle ve geldiklerinde hasret giderdiler bol bol. ikiside çok özlemişelr birbirlerini...

ve geleneksel salça yapımı:)

hersene yaptığımız gibi bu senede kendi salçamızı kendimiz yaptık, daha doğrusu bir kısmını yaptık vaktimiz olduğunca devam edeceğiz. pazartesi günü annem öğleüzeri arayıp domates aldığını söyledi ve akşam iş çıkışı gittiğim dişçiden hemen eve gittim ve başladık iş yapmaya. domatesleri doğradık ve kaynattık ve sonra biraz soğutup sıktık yada çıkardık, kızımda bize yardım etti illaki. ve gece 23:30 civarı işimiz bitti ve eve gidip duş vs den sonra yattık. ertesi gün kızıma bahar teyzesi baktı çünkü hala salçanın iişi bitmedi. sabah erkenden tekrar kaynamaya kondu ve saat 15:00 civarı indirildi nefis salçamız. 80 kilo domates alıp ondan 20 kiloya yakın salça elde ettik.biz alışkın olduğumuz için ev salçasının tadına hazır salçaları yiyemiyoruz, özellikle mantı ve makarnada çok daha belli oluyor bizim için. yani amaç para değil tat ...
işte kızımın salça çıkarırken resimleri...


kızımın bu eteğini çok severim ama normal günlerde giydirmem ama o gün filiz teyzesiyle çıktılar evden ve dolabı açıp illa bunu giyicem diye tutturmuş ve teyzeside kıyamamış giydirmiş, akşama kadar teyzesinin sürücü kursunda vakit geçirmişler bu kıyafetle:) kokoş eylüş olmuş yani...
kursdaki ablalar kızımla ilgilenmiş,yemek yedirmiş, oyun oynatmışlar saolsunlar ve akşamda devamlı ablaları anlatı kızım salça çıkarırken.

canımm


dileğin çektiği ve uzun zamandır beklediğim fotoğraflarımız :))
kızımın favori oyuncağı iskenderundan mustafanın aldığı bi dünya oyuncaktan biri "arı bız bız bız" arı şeklinde müzikli ve danseden bi oyuncak. kızım karşısına geçir şarkısını söyleyerek onun gibi dansediyor, bi ara videosunuda yükleyeceğim inşallah.



ve en tatlımız efemiz:))

eylüşşş

aşağıdaki yazı aslında planlanmadan öylece akıverdi ve şimdi asıl yazacaklarıma geldi sıra. eylüş dilekle çok iyi anlaşıyor ve daha önce söylediğim gibi dilek ona az az ingilizce öğretiyor. kızım iki yada üç kelimelik cümleler konuşabiliyor ingilizce ve türkçe olara ona kadar sayabiliyor ama geçen gün arabada beni şaşırtarak onbes ,onatıı diyede sayabildiğini gösterdi. en çok sevdiğim sorusu "anne babıyosun" " saçımı topluyorum annem , sen napıyosun" " ii anne , babıyosun" diye başa sarıyoruz:)) ama o kadar tatlı bir "babıyosun" ki bu anlatamam, o dudakların kıvrımı, o ses tonu ,o şirinlik,tam bir cimcime. akşamları eve gelince oynaşıp, cemile okuyup çizgifilm izliyoruz. kızım sayesinde bi kaç çizgifilmin müptelası olduk ailece:) favorimiz kesinlikle kayu:)) o kel bıdığa aşık benim kızım, "anne kayu,kayu" diye dolanıyo evde canı sıkılınca ve tvyi açınca kayu çıkmazsa işimiz var .internetten cdye çekeyim diyorum ama bi türlü fırsat bulamadım:( bunun dışında bende kayudan sonra jangum hastasıyım:)) kızım kucağıma yatmış tam uyku saatlerinde oluyor ve biz beraber yanak yanağa jangum izliyoruz... sabah işe gitmek için kızımı anneme bırakmalarımız bazan biraz olaylı bazan kolay, teyzemiz evde olduğunda sorunsuz çünkü uykuda:)) işten geldiğimde karşılanmam hep sevgi dolu, kocaman gülücükler ve sarılmalarla "annimm, canımm, bebeiimm, askıım" demelerle,yani çok mutluluk verici, anlatılmaz.uyurken bana sarılması, elimi tutması, popişkosunu yana döndürmesi halatarifsiz güzellikte.

önce ben...

eylül bol bol anane , dilek,bahar teyze ve efe ile vakit geçiriyor zevkle. anne istanbula gidip geldikten sonra kızımla bi sürü şey yaptık ama bunları yazacak vaktim yok. kızıma, evime, annemlere yani aileme vakit ayırabiliyorum mümkün olduğunca. arkadaşlarımla bile görüşemiyorum uzunca bi zamandır. ama işimide çok seviyorum, eğitim uzmanı olduktan sonra birde hiç bilmediğim bir alana geçmekle yüküm çok artsada, zor bir sektör olsada, koşturmaca, promosyonu, detayları hiç bitmesede ve bunun üzerine birde bu işi çağrı merkezinde yapmak eklensede... çağrı merkezi streslidir,yoğundur, vardiyalıdır, arayan hiç bitmez, adsl de iken sadece türkiye idi şimdi dünyanın heryerinden insana yardımcı olmak için burada destek veren insanları eğitmek ve onlara destek olmak yeri geldiğinde daha iyi işin içinde olmak için çağrı almak. mesela ramazanda iftar açacakken bile çağrılara yakalanırsınız, hiç bitmez çünkü siz ankaradasınız ama onlar her şehirde ya daha itar açacaklar yada açmışlar sizi ararlar... zordur ama çokda şey öğrenirsiniz çağrı merkezinde, mesela daha zor sinirlenirsiniz, daha çok insan tanırsınız, az çok konuşmasından nasıl biri oldyğunu çıkarırsınız insanların bi süre sonra,kısıtlı zamanlarda ne çok şey yapılabileceğini öğrenirsiniz çünkü çağrılar kaçmasın diye öyle sistemler vardırki... herşeyinizi o sistemler ayarlar, saniyesi saniyesine molanızı kullanmak durumundasınızdır yoksa sonraki molanızı o kadar eksik kullanarak o günkü molanızı geçmemelisiniz. vardiyalı olduğundan zordur, bi hafta gündüz çalışırsınız bir hafta gece düzeniniz planınız yoktur, haftasonu sabit off yapamazsınız bu nedenle planlara katılamazsınız.

birden döküldü bütün bunlar ama kesinlikle işimi sevdiğimi tekrar söylemeliyim . . .