Yar
Baharı yaman
Gözleri güneş ve duman yar
Hangi zamandı
Seni gördüm
Gagasında zehir taşıyan kuşlarını.
Yusuf peygamberin öyküsünü anlatan
Kızların yanından geçerken
Seni gördüm
Esrik gezinirim! .
Yağmuru düşün
Topraktan önce yüzümüze düşen
Yüzümüzü çizik çizik eden
Keman hüznü o ince konuğu
Sonra beni düşün
Tutup incileri gülümseyen
Güzel atlara binip
Gürültülü ırmakları geçen
Ellerinde leylaklar büyüten ben
Senden kalbime düşen şavkla
Bölünerek yürüdüğüm görülsün
Görülsün artık
Arkama alıp dünya çöplerini
Aşkın ağulu ucunu
Yüreğimde taşıdığım.
Av sahnesinden geçip
Kuyu Saman ve pazardan sonra
Sana söylemem lazımdı
Çatlatamadığını yüzümün kayaları bazan
Kayıtsız kaldığımı güllere karşı.
Hiç mi Hiç eskimedi tuhaflığım
Gülü içime atıp söyleşirim
Sorma bu işin esrarını
Üzeri kül hikayesi....
İsmail Karakurt
31 Temmuz 2009 Cuma
simurg'dan,bir aşk şiiri...
yaşadığım kızgınlık, içimi acıtan bir durum uzun zamandır.... uzun süredir böyle yaşıyorum aslında ama bu aralar patladı bu durum . ama sessizimde inanılmayacak bir şekilde. işte birden bugün çok sevdiğim bu şiir geldi aklıma. eylülden önce başucu kitaplarım vardı benim , devamlı yanımda olmasını istediğim kitaplarım ve iki taneden kafa kasetim(eskiden kaset vardı ve onların cd si bulunumu bilmem) işte gecenin yarısı yada yağmur yağarken duygusallaştığım anlar yada ne bileyim hani birden hayatın anlamsızlığı düşüverirya aklınıza işte o anlarda o kitaplar açılır, ezbere bilinen satırları okurdum, o iki kasetten birini dinlerken. ama eylüşten sonra kaldırmak zorunda kaldım o kitaplarımı . internet denen tuhaf şeyden faydalanıyorum artık, e nasılsa bütününe yakınını ezbere biliyorum, aklıma gelmesede sadece azıcığını hatırlayıp yazıyorum sevgili arama motoruna ve tık karşımda. işte en sevdiklerimden.... belki arka arkaya yazarımda bikaçını estiler nasılsa bu ara...
...nasılsa öyle yaşanacaktı
söylenecek bir bahane hep vardır
ha bugün yalnız
ha günün ötesi
seni sevmek beni harcamak olmayacaktı
sana yüklediğim anlamları
senmişsin gibi düşünme
aldanırsın...
sen o anlamlarla sadece bende varsın
ben seviyorsam
sen bahanesin ...
24 Temmuz 2009 Cuma
banyo yaramazlığı
bugün çok yoğun ve beni yoran bir günün sonrası eve geldim bahar teyzemize de uğrayarak. kızımla eve çıkar çıkmaz onu duşa soktum çünkü leş gibiydi resmen ve çalan telefon için dışarı çıkıp telefonda uzun sürünce geri döndüğümde banyodan yayılan kokular nefisti:)) kızım banyo dolabına kaldırmayı unuttuğum duş jelimi yerden alıp küvete boşaltmıştı hemde son damlasına kadar , hemde daha bir defa kullanmıştım...
23 Temmuz 2009 Perşembe
seni seviyorum
hani o ben işten gelince " anniimm,canımm,askımmm, bebiimmm diyosun ve sonra beni dudağımdan öpğyosun ya... hani uyurken popişkonu döndürmen varya.... hani o banyo yaparken "annii anni ge ge " diye beni çağırıyosunya... hele hele bugün sana dondurma aldığımdaki gibi çok sevindiğinde paytak paytak ama anlatamadığım popişkonu yana çalarak(biz çalmak deriz o yöne çevirerek manasında) yürüyosun ya, uykun geldiğinde dudaklarını büzerek uzatıyosunya o kirazları .... ve anlatamadığım bi çok şeyin varya eylüşüm ,işte bunlar ve daha bi çok şey için, kızım olduğun için, hayatta en çok istediğim şeyi çocuk sevgisini bana tattırdığın için, kızım ,özüm,canım,bebeğim,bitanem..... hayatımın anlamı olduğun için seni seviyorummmmm
15 Temmuz 2009 Çarşamba
Sana uzak kentlerden birinde, zamanın bir yerinde,
Seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi.
Onca zamanın üstünde , eskimeyen bir düşüncesin şimdi.
İnsan her gün anımsar mı aynı gözleri
...................................................................
Her zamanki gibi değiştik sanıyordum ve sen yine bilmiyordun . . .
Şimdi bunları anlatsa sana birileri , kim bilir
Ya da boşver bilme en iyisi . . .
eylüşten haberler
Gönderen emel zaman: 15.7.09 0 yorum
konu neler yapıyoruz
12 Temmuz 2009 Pazar
haftasonu keyfi ve limonata
aslında bir önceki yazı yazaılmayacak haftasonu temizlik ve yorulmayı barındırsada keyifle sona erecekti benim için ve dün limonları aldığımdan beri bu haftasonu ile ilgili başlığı bu şekilde koymuştum bile:) ama olmadı. limonatam süper olsada tadı damağımda kalsada koltuk talihsizliği bu haftasonunu düşüncelerle kapatmama neden oldu. acaba çıkacakmı. çıkmassa kaplatsammı, kaplatsam ne renk olsa:)) koltuklarımın kenarları koyu kahve deri içine ne renk gider şu anki kremden başka ? derileride kaldırtıp tamamen kırmızı koltuk hayalimi uygulasam evin herşeyi değişir ve zaten o zman yeni koltuk takımı alınır... bu düşünceleri bırakıp bu haftabaşından beri hayalini kurduğum ama içmeyi haftasonuna sakladığım limonatama geliyorum. haftabaşından beri hayalini kurup neden içemedim çünkü izinli iken başladığım küçük check-up sonucunda şekerim yüksek çıktı ve malesef daha öncede bulunan şeker hikayem yüzünden şeker ilacı başladı doktor, bu nedenle hazır limonata almak istemedim ve ben tatlandırıcılı içecekler içemediğimden(bikaç saat sonra ve özellikle ertesi günün tamamını damağımdaki garip tadla dolaşmak zorunda kalıyorum) diyet olanları da tercih etmedim. iş dönüşü akşam yada gündüz de yapamadım çünkü tüm eğitim sınıflarımız dolu olduğundan kendi eğitim grubumu akşama kaydırdığımdan gece 23:15 civarları eve geliyordum ve gündüzde efe ve eylüşün doktor işleriyle ilgilendim bu hafta içinde. neyse bu sabah limonlarımı sıkıp içine az miktarda şeker ve bol miktarda nane yaprağı atarak dinlenmeye bıraktım dolaba. akşam ütü yaparken bolca soğuk suyunu ekleyip servis yaptım ve nefis olmuştu. kesinlikle ev yapımı daha güzel(ben yaptım diye değil:))
pazar-kahvaltısı,temizliği,ütüsü ve mahvolan koltuklar
cumartesi ve pazar izinliyim ve babamızda evde olduğundan iki günde de çok güzel kahvaltı yapıp vakit geçirdik, pazar kahvaltımıza evde olan fşlşz teyzemiz de eşlik etti. cumartesi bol bol oyun oynayıp dinlendik ve efeyi sevmeye gittik. eylüşün triplerinden çok kalamasakta kocaman olan efeyi ve istanbul,izmir ve bursadan gelen bahar teyzemizin üniversiteden ev arkadaşları evren,ışın ve betülü de görmüş olduk. pazar günü dip köşe temizliğimizi yapıp, ananemizle dedemize inip karpuzumuzu yedik ve eve gelip ütümüzü yapmaya başladık, kızımla bu akşam karadeniz turuna giden filiz teyzesi ilgilenip vakit geçiriyordu ki eylüş benim çantamdan yeşil kalemimi alıp oynamaya başladı ve kaşla göz arasında kalemi açıp boyasını koltuğun minder ve yastıklarına döktü... babamız çok sinirlendi hemde çook. ben hemen eylüşü alıp kol, el ve bacakları boya olan zuzudan boyanın çıkması için duşa soktum ve hala küvette su ile oynuyor. bu sırada koltukların yastık ve minderleri,ni bilimum malzemelerle silsemde şu an fayda etmiş görünmüyor. minder ve yastıkları çıkarıp çamaşır makinasına atacağım. yani çıkardım atması kaldı ama korkum boyanın bu defada heryana dağılması:) güldüğüme bakmayın tamamen sinirden....
bu olayla birlikte yeni bir başık açmış olduk;eylüşün yaramazlıkları...
8 Temmuz 2009 Çarşamba
efe çılgınlığı
şu an herşeyimiz efe odaklı haliyle. hayatımıza yeni biri katıldı ve o daha minicik ve 9 aydır beklediğimiz şirincecik bi bebek. eylül devamlı teyzesinin karnını sevdiğinden ve efe ismine alışık olduğundan teyzesi hastaneden eve gelirken bile sabırsızlanmış efeyi görmek için. ben işe gidince dilekle kalan kızıma dilek haydar efeyi getirecek dedikten sonra evde "hadaa efe getir" diye dolaşılıp durulmuş, balkonlarda, kapılarda dolaşılmış. efe gelince kızım ogün devamlı efenin yanından ayrılmadan onu öpüp, oyuncakları önüne yığmış yada battaniye getirmiş, yemek yerken efe mama diye efeyede yedirmeyi teklif etmiş annemlere ve daha onların bana anlatmadığı yada benim unuttuğum bi çok şey. yanlız efeyi öperken o kadar nazik o kadar inceyizki(zaten kibardır kızım ama:) bebeği incitebileceğinin bilince olmayan bir yaşta aslında eylül ama biz o bebek annem çok yaklaşma diyoruzya devamlı sanırım ondan. allahım elinden yada yanağından öyle tatlı,yıpratmadan öpüşü yada cici yapışı varki. işte böyle geçirdiğimiz bir günümüzün gecesi 2 defa " efee, efe menimm" diye uyku arasında bağırarak geçti ve sabah uyanma şeklimiz olan " anni, anniimm, canımm, bebeim" yerini " efe, bebek, anni efe" olarak yerini aldı:))
Gönderen emel zaman: 8.7.09 1 yorum
konu neler yapıyoruz
7 Temmuz 2009 Salı
ONA BİR DAHA SARILIN!
mailime çiğdemden geldi. teşekkür ederim çiğdem....
1 yaşınızdayken sizi elleriyle besledi ve yıkadı. Bütün gece ağlayıp onu uyutmayarak teşekkür ettiniz.
2 yaşınızdayken size yürümeyi öğretti. Size seslendiğinde odadan kaçarak teşekkür ettiniz.
3 yasınızdayken size özenle yemekler hazırladı. Tabağınızı masanın altına dökerek teşekkür ettiniz.
4 yaşınızdayken elinize rengârenk kalemler tutuşturdu. Evin bütün duvarlarına resim yaparak teşekkür ettiniz.
5 yaşınızdayken sizi cici kıyafetlerle süsledi. Gördüğünüz ilk çamur birikintisine atlayarak teşekkür ettiniz.
6 yaşınızdayken okula kadar sizinle yürüdü. Sokaklarda 'GITMIYCEEEEEEEM' diye ağlayarak teşekkür ettiniz.
7 yaşınızdayken size bir top hediye etti. Komşunun camini kırarak teşekkür ettiniz.
9 yaşınızdayken size dualar öğretti, siz her seferinde unutarak teşekkür ettiniz.
11 yaşınızdayken sizi arkadaşınızla sinemaya götürdü 'Sen bizimle oturma' diyerek teşekkür ettiniz.
12 yaşınızdayken zararlı TV programlarını seyretmenizi istemedi. O evde değilken hepsini izleyerek teşekkür ettiniz.
19 yaşınızdayken okul masraflarınızı karşıladı, sizi arabayla kampusa götürdü ve eşyalarınızı taşıdı.Arkadaşlarınız alay etmesin diye kampus kapısında vedalaşarak teşekkür ettiniz.
21 yaşınızdayken iş hayati ve kariyerinizle ilgili size fikir vermek istedi. 'Ben senin gibi olmayacağım' diyerek teşekkür ettiniz.
22yaşınızdayken kep giyme töreninizde size gururla sarıldı. Avrupa seyahati için para isteyerek teşekkür ettiniz.
25 yaşınızdayken düğün masraflarınızı karşıladı, sizin için hem mutlu oldu hem çok duygulandı. Siz dünyanın bir ucuna taşınarak teşekkür ettiniz.
30 yaşınızdayken bebek bakimi hakkında size akil vermek istedi. 'Artik bu ilkel yöntemleri bırak' diyerek teşekkür ettiniz.
40 yaşınızdayken sizi arayıp bir akrabanızın doğum gününü hatırlattı. 'Anne işim başımdan aşkın' diyerek teşekkür ettiniz.
50 yaşınızdayken o çok hastalandı, hafta sonunda onu görmeye gittiğinizde mutlu oldu.Ona yaşlıların çocuk gibi nazlı olduğunu söyleyerek teşekkür ettiniz.Derken bir gün..... o öldü.O güne kadar onun için yapmadığınız ne varsa, o anda kalbinize bir yıldırım gibi duştu....
VE BİR HİKAYE:
'Evin telefonu sabaha karşı üç buçukta çaldı. Uyku sersemi adam telefonu açtı.Telefondaki ses annesine aitti.Telaşlandı, korktu başlarına bir şey mi gelmişti?Annesi 'nasılsın oğlum iyi misin?' diye sordu.Oğlu şaşkın bir ifadeyle 'iyiyim anne hayırdır bir şey mi oldu siz iyimisiniz?' dedi.Annesi 'biz iyiyiz bir şeyimiz yok sadece sesini duymak istedim' dedi.Oğlu da 'anne bunun için mi aradın saat sabahın üçbuçuğu yarında konuşabilirdik' diyince annesi de 'rahatsız mı ettim oğlum?' dedi.Oğlu 'evet anne rahatsız ettin' diyince annesi'30 sene önce sen de beni bu saate rahatsız etmiştin, doğum günün kutlu olsun'
EĞER HALA SİZİNLEYSE, ŞİMDİ ONU HER ZAMANKİNDEN DAHA COK SEVİN....UNUTULMAMAK DİLEĞİYLE...
6 Temmuz 2009 Pazartesi
vee teyze oldum
cumartesi günü izinde olmam sebebiyle doktor işlerimi halletmek istediğimden, arkadaım süreyyanın yardımlarıyla medicana ankarada küçük bir check-up yaptırdım:) benimle beraber baharıda kontrol ettirdik ve oradaki doktor çok ilgilenerek doğum yapmasının uygun olacağını bildirdi. 42. haftaya gelinmiş ve kilo olarak 4011 gr olmuştu efe... kendi dr u izinli olduğundan pzartesiye kadar beklemeyi düşünen bahar sonradan tülin hanımı arayarak onunla konuştu ve hastaneye giderek yatışını istemesine karar verildi. akşam üzeri hastaneye gidip yatışımızı aldık ve vip girşimizi yaptırmıştıkki bebek iri olduğu için sezaryen kararının alındığı bildirildi ve kızkardeşim 20:41 de 3750 olarak efeyi dünyaya getirdi. çok tatlı, çok şeker bir bebek bütün bebekler gibi.... hoş geldin efe teyzen seni çooooooooook seviyooo.....
sabah acil, akşam yemek
işte teyzemiz hafif sancılı iken :))
2 Temmuz 2009 Perşembe
ankara da neler yaptık
Gönderen emel zaman: 2.7.09 0 yorum
konu neler yapıyoruz
bebet bak uçat
Gönderen emel zaman: 2.7.09 0 yorum
konu gezmelerdeyiz
ve arsuza veda
son günün sabahı daha doğrusu gece saatleri kızım ağlayarak uyandı ve hiç susmadı. zaten zor bela uyutmuştum. huyu tamamen değişen kızım daha ankaradan otobüse biner binmez baba- babaa diye ağlamaya başlamıştı ama baba sevgisinin bu kadar baskın olduğunu hiç ummazdım. hep huysuz,hep beni isteyen,yemek yemeyen,devamlı beni çekiştiren, kimseye gitmeyen, mızır mızır bir eylüşle çok zorlandım ve son gece uyumadan önce iyice sinir krizi yaşadı kızım ve telefon açık babasının sesi kulağında 1.5 saat sonra uyudu ve saat 3.5 da tekrar uyandı. ne yaptımsa çare bulamadım , tv açtım, ninni söyledim,cemile okudum, bebeklerle oynadım vs vs ama olmadı. sabah saat 7 civarlarında ev ahalasinin kalkıp hazırlanmadıyla iskenderuna doğru yola koyulduk eşyalarımızı da alarak. eylüş hala ağlıyor,hala mızırdanıyordu bitmez enerjisiyle. özel bir çocuk sağlığı merkezine gittik hemen ama dr gelmemişti. dr un geleceği saate randevu alıp mustafanın ofisine gittik ki biraz bişeyler atıştırsın dı eylüş, ama ne mümkün. orada yatıp biraz uyuma, bi,raz mızırdanma, biraz ağlama devam etti. benim kucağımdan alan serap ı reddedip aynuru istedi ve onun kucağına geçer geçmez çıkardı, aradan biraz vakit geçti meyva suyu içti ve içer içmez benim üzerime çıkardı. doktorun gelme vakti olduğu için hemen alıp doktora gittik ve dr biraz dinleyip anlattıklarımızı da ekleyerek bronşit olduğunu söyleyip iğne yazdı ve buhar vermemizi istedi ama eylüşü buhar makinasında tutmak mümkün olmadı,yine olanca kıyamatei kopardı kızım bütündenemelerimizde ve bende pes edip sadece iğnesini yaptırdım. akşama acil adanadan uçak bileti alındı ve o vakte kadar mustafanın ofisinde uyudu eylüş hanım. taaki serabın aldığı bebeği görene kadar. o bebek bizim için kurtarıcı oldu desem yeridir. bebekle gözünü açan kızım gelene ve geldikten sonrada hala elinden o bebeği düşürmüyor. yürüyerek şarkı söyleyen çok tatlı bir bebecik. eğer bir bebeğin eylüşü böyle cana getireceğini bilseydim ben ona 30 tane bebek alırdım dedi mustafa ve kaşla göz arasında kzıkardeşi ve yeğenini yollayarak bi sürü bebek aldırdı ki bunları koyacak bavukumuz olmadığı için birde bavul:) şaka gibi ama gerçekten bir bebek eylüşü kendine getirdi. ve yarı hasta veda ettik iskenderuna....
Gönderen emel zaman: 2.7.09 1 yorum
konu gezmelerdeyiz
arsuz da pazar
aşağı inip kahvaltımızı yaptık ve muhabbet ettik bol bol. sonra mustafa defalarca nereye götüreyim sizi diye sordu durdu, ben kararı aynura bıraktım ve karar antakya-harbiyede kılındı. öğleden sonra yola koyulduk, yolculuk sırasında geçtiğimiz yerler tanıtıldı bize kızım yarı uyusada:) belen tavasıyla meşhur olan belenden,serinyoldan geçerek antakyanın merkezine geldik ve harbiyeye devam ettik. harbiyeye gelmeden yakınlardaki türbeye uğrayıp dua atti aynur, ben kızım uyuduğu için inemedim. sonra harbiyede Kervan restoranta oturup yemek ve işkence çektik. işkence tamamen eylüş kaynaklı idi çünkü kızım bana yapmadığını bırakmadı malesef , bu endenle ne yediğimi anladım ne etraftaki güzelliği. soframızda yok yoktu ama en ilgimi çeken çiğ köfte idi çünkü bizim yemeye alışık olduğumuz çiğ köfte gibi değildi ama çooook lezzetliydi(şimdi olsa bi lokmasını kimseye kaptırmam::)) etsiz yoğurulmuş çiğköfteleri tabağın kenarına dizip ortasına incecik kavrulmuş kıyma ve bişeyler daha koymuşlardı ve çiğköfteden alıp kıymaya bulayarak yiyorsunuz ama kesinlikle nefis bir tat oluyor. benim vazgeçilmezim humus hemen yanımda idi masada, muhammara, abu gannuş, tere-domates nar ekşisi ile, ve daha adını bilmediğim 5-6 çeşit daha ki hepside çok çok güzeldi . ooof kesinlikle şimdi yanımda olmalılar. harbiyeden sonra eve gelip kızıma makarna ve çorba yaptım ki bi kaç gündür devam eden az yemesinin sebebi acaba farklı tarzda pişen yemekler mi diye, evet kızım her zamankinden çok yedi ve beni mutlu etti:) sonra aynurun anne-babası ve gelinleri ile yeğenleri geldi. kızım aynurun yeğeni ege ile delirdi, oynadı, koşturdu ve uyudu.
Gönderen emel zaman: 2.7.09 0 yorum
konu gezmelerdeyiz