CLICK HERE FOR BLOGGER TEMPLATES AND MYSPACE LAYOUTS »

2 Temmuz 2009 Perşembe

ankara da neler yaptık


ankaraya geldiğimizden beri neler yaptık ayzısı bu ve birde eylüşün doktor kontrolü ile ilgili bişeylerin yazısı, başlık bulamadığım bir yazı yani:))



ankaraya geldiğimizin ertesi günü çok yoğun olsada doktorumuz sami beye gidip biraz bekleyerekte olsa muayene olabildik(bekledik çünkü randevumuz yoltu ve bizi aradan aldılar) kendi doktorumuzdan başkasının söyledikleri önemli olsada, sami beye görünmeden kızıma iğne yaptırmak ve ilaç vermek istemedim açıkcası. sami bey muayene sonrası bronşit olmadığını,akciğerlerinin temiz olduğunu sadece solunum yolu enf olduğunu söyledi ve inanılmaz içim rahatladı. idrar da verip idrar tahlillerimizede baktı ve bugün çıkan sonuçlarımızda temizdi. solunum yolu enf için bi kaç ilaç kullanıyoruz. keyfimiz yerinde, yemek yiyoruz,huysuzluk etmiyoruz, anneden ayrılıp kendi başımıza oyun oynuyoruz, ananede kalıyoruz(anne dişçiye gidebiliyor) yani iskenderunda yaşadığımız hava değişimi idi muhtemelen çünkü geçen sene fethiyede de benzerini yaşamıştık ama o zman diş te çıkarıyordu...




eylüşü gören herkez bi kaç günün bile onu çok değiştirdiğini,çok dillendiğini söylüyor. zaten sayı sayabilen kızım 10 kadar sayabiliyor hemde ben tekrar etmeden kendi başına:) çok güzel cümlelerle kendini ifade edip,istediklerini anlatıyor, bebeklerine benim ona davrandığım gibi davranıyor, cemile kitaplarını biliyor ve hangisini okumamı istiyorsa onu getirip ismini söylüyor. istediğ kıyafeti gösterip onu giydirmemi istiyor,ki kıyafetlerini kendisi çıkarıp, giyebiliyor...

bebet bak uçat



ve iskenderundan adanaya geldik bir saatlik öustafanın hızla kullandığı araba yolculuğu sonrası. ben asla yapmayacağım bişeyi yapıp eylüşün kimliğini yanıma almayı unuttuğumdan alanda sorun yaşama ihtimallerini düşünerek ve bunun için aliyi arayıp alandakilerle görüştürerek önlem almaya çalışsamda genede uçamayabilridik eylüşle. yarı thy çalışanı olarak bunu bile bile alana geldim ve anonsla karşılandım, eşim alanı aradığı için yetkililer beni devamlı anons ettiriyorlamış ve ben bu anonsa yetiştim ve yanlarına gittim. hemen bavullarımı alıp, check-inimi yaptırdılar ve dinlenmemi daha uçağa vakit olduğunu bir sorun olamdan uçacağımı söylediler ve ben o zman rahatladım. bu sırada kızım bebeğine uçakları gösterip " bebet bak uçat" diye dolanıyordu ortalarda sanki bi kaç saat önce gözlerini açamayacak durumda olup annesini,aynuru,mustafayı panik yapan o değilmiş gibi. biz böyle dolanırken yanımıza biri gelip eylüşü kucağına almaya çalıştı ki ben onu dövmeden yüzüne bakmayı akıl ettim:)) ankaradan arkadaşımız başka bir mustafa da iskenderunda imiş ve bizimle aynı uçakla ankaraya dönüyormuş. bu çok hoş tesadüfle vaktimiz daha güzel geçti ve uçakta beraber oturduk. saolsun mustafa her konuda bana yardım etti ve işimi kolaylaştırdı. kızım resmen uçak yolcuğuna bayıldı, sadece inişte kucağımda kalmayı tercih etti uyuma moduna girdiği için. dayımız ve bahar teyzemiz bizi karşıladı ve ananemize geldik. kızım ebuşu görür görmez iyice şenlendi ve hoplaya zıplaya oyun oynadılar saatlerce iki kuzen.

ve arsuza veda

son günün sabahı daha doğrusu gece saatleri kızım ağlayarak uyandı ve hiç susmadı. zaten zor bela uyutmuştum. huyu tamamen değişen kızım daha ankaradan otobüse biner binmez baba- babaa diye ağlamaya başlamıştı ama baba sevgisinin bu kadar baskın olduğunu hiç ummazdım. hep huysuz,hep beni isteyen,yemek yemeyen,devamlı beni çekiştiren, kimseye gitmeyen, mızır mızır bir eylüşle çok zorlandım ve son gece uyumadan önce iyice sinir krizi yaşadı kızım ve telefon açık babasının sesi kulağında 1.5 saat sonra uyudu ve saat 3.5 da tekrar uyandı. ne yaptımsa çare bulamadım , tv açtım, ninni söyledim,cemile okudum, bebeklerle oynadım vs vs ama olmadı. sabah saat 7 civarlarında ev ahalasinin kalkıp hazırlanmadıyla iskenderuna doğru yola koyulduk eşyalarımızı da alarak. eylüş hala ağlıyor,hala mızırdanıyordu bitmez enerjisiyle. özel bir çocuk sağlığı merkezine gittik hemen ama dr gelmemişti. dr un geleceği saate randevu alıp mustafanın ofisine gittik ki biraz bişeyler atıştırsın dı eylüş, ama ne mümkün. orada yatıp biraz uyuma, bi,raz mızırdanma, biraz ağlama devam etti. benim kucağımdan alan serap ı reddedip aynuru istedi ve onun kucağına geçer geçmez çıkardı, aradan biraz vakit geçti meyva suyu içti ve içer içmez benim üzerime çıkardı. doktorun gelme vakti olduğu için hemen alıp doktora gittik ve dr biraz dinleyip anlattıklarımızı da ekleyerek bronşit olduğunu söyleyip iğne yazdı ve buhar vermemizi istedi ama eylüşü buhar makinasında tutmak mümkün olmadı,yine olanca kıyamatei kopardı kızım bütündenemelerimizde ve bende pes edip sadece iğnesini yaptırdım. akşama acil adanadan uçak bileti alındı ve o vakte kadar mustafanın ofisinde uyudu eylüş hanım. taaki serabın aldığı bebeği görene kadar. o bebek bizim için kurtarıcı oldu desem yeridir. bebekle gözünü açan kızım gelene ve geldikten sonrada hala elinden o bebeği düşürmüyor. yürüyerek şarkı söyleyen çok tatlı bir bebecik. eğer bir bebeğin eylüşü böyle cana getireceğini bilseydim ben ona 30 tane bebek alırdım dedi mustafa ve kaşla göz arasında kzıkardeşi ve yeğenini yollayarak bi sürü bebek aldırdı ki bunları koyacak bavukumuz olmadığı için birde bavul:) şaka gibi ama gerçekten bir bebek eylüşü kendine getirdi. ve yarı hasta veda ettik iskenderuna....

arsuz da pazar

işte arsuz'da pazar günümüzü geçirmeye böyle uyandı kızım. çok keyifli uyandı, açık pencereden etrafı izledi, yatakta anneyşle sevişti...
aşağı inip kahvaltımızı yaptık ve muhabbet ettik bol bol. sonra mustafa defalarca nereye götüreyim sizi diye sordu durdu, ben kararı aynura bıraktım ve karar antakya-harbiyede kılındı. öğleden sonra yola koyulduk, yolculuk sırasında geçtiğimiz yerler tanıtıldı bize kızım yarı uyusada:) belen tavasıyla meşhur olan belenden,serinyoldan geçerek antakyanın merkezine geldik ve harbiyeye devam ettik. harbiyeye gelmeden yakınlardaki türbeye uğrayıp dua atti aynur, ben kızım uyuduğu için inemedim. sonra harbiyede Kervan restoranta oturup yemek ve işkence çektik. işkence tamamen eylüş kaynaklı idi çünkü kızım bana yapmadığını bırakmadı malesef , bu endenle ne yediğimi anladım ne etraftaki güzelliği. soframızda yok yoktu ama en ilgimi çeken çiğ köfte idi çünkü bizim yemeye alışık olduğumuz çiğ köfte gibi değildi ama çooook lezzetliydi(şimdi olsa bi lokmasını kimseye kaptırmam::)) etsiz yoğurulmuş çiğköfteleri tabağın kenarına dizip ortasına incecik kavrulmuş kıyma ve bişeyler daha koymuşlardı ve çiğköfteden alıp kıymaya bulayarak yiyorsunuz ama kesinlikle nefis bir tat oluyor. benim vazgeçilmezim humus hemen yanımda idi masada, muhammara, abu gannuş, tere-domates nar ekşisi ile, ve daha adını bilmediğim 5-6 çeşit daha ki hepside çok çok güzeldi . ooof kesinlikle şimdi yanımda olmalılar. harbiyeden sonra eve gelip kızıma makarna ve çorba yaptım ki bi kaç gündür devam eden az yemesinin sebebi acaba farklı tarzda pişen yemekler mi diye, evet kızım her zamankinden çok yedi ve beni mutlu etti:) sonra aynurun anne-babası ve gelinleri ile yeğenleri geldi. kızım aynurun yeğeni ege ile delirdi, oynadı, koşturdu ve uyudu.
Not: iyiki resimleri henüz masa boş iken çekmişim yoksa pcmi bile yiyebilirim gördükçe:))